Sevgili arkadaşlar,
Dışarıdan bakıldığında sekiz gün sürmüş gibi görünen ama aslında üç yıl önce başlayan uzun bir maratonu tamamlayıp evimiz Istanbul’a döndüm.
Ağustos ayında yolladığımız niyet mektubundan sonra başlayan süreçte varlıklarıyla bizlere destek olan tüm kurum ve kuruluşlara tek tek teşekkürü borç bilirim.
Bu yazı, esasen gelecekte bugünleri anlamak isteyenler, ikincil olarak günümüzde “ne yaptı bu Barış? nelerle uğraştı?” diye merak edenler için yazılmıştır. Konunun öncesini bilenler ‘Adaylık Süreci’ başlığından devam edebilirler.
ÖNCESİ
Ege ve Akdeniz limanlarına uğrayan gemilerde başlayan kariyerimin lisanslı hale gelmesinin ardından ilk iş olarak (o dönem üye olmanın zorunlu olmadığı) Istanbul Rehberler Odası’na kayıt olmuştum. Ardından 2012 yılında kanunun çıkmasıyla beraber benim de kurucularından birisi olduğum TUREB hayatımıza girdi. 2013 başlarından itibaren tekrar, bu sefer tamamen yurtdışı turlarına ağırlık vermemle beraber tüm Avrupa’ya yayılan yüzlerce meslektaşımla tanışma ve iletişim ağı kurma imkânım olmuştu.
Odalarda ve Birlikte o kadar yıl emek verdikten sonra, uzaktan bakıldığında çok saygın görünen insanların dahi kendinden başka hiç kimse ve hiçbir şeyi umursamayan insanlar olduğunu farkedince yine bir avuç arkadaşla beraber derneğimizi kurmaya karar vermiştik. Iyi ki de yapmışız. Üyelerinden başka kimsenin karışamadığı bir tüzel kişilik olmanın tek çıkar yol olduğunu aşikardı. O gün bize gülenler, bizi lise mezunları dernekleriyle karıştıranlar mı çıkmadı? Gökkuşağı renklerine tahammül edemediği için aramızdan ayırdıklarımız mı olmadı, üyelerimize “ne gerek var o kadar aidat ödemeye” diyerek caydırmaya çalışanlar mı olmadı. Iyi ki de öyle yaptılar. Bu sayede yolumuza kişiliğinden emin olduğumuz insanlarla devam edebiliyoruz. Müteşekkiriz.
Öte yandan, gereksiz ve samimiyetsiz kalabalıktan uzaklaşmanın en güzel yanı artık tüm dünya rehberlerinin tanıdığı, varlığından haberdar olduğu cemiyetimiz oldu. Ihtiyaç tespitini doğru yapmış olacağız ki ardımızdan peşpeşe dernekler kuruldu. Belki şimdi o derneklerden bir federasyon kurarız kim bilir?
ADAYLIK SÜRECİ
Kâğıt üzerinde 1 Ağustos 2021’de yolladığımız niyet mektubuyla başlayan bu süreç 2019 Ocak ayından bu yana aklımızda, gölümüzdeydi. Mesleğimizin 1890’dan bu yana tanındığı Türkiye, ilk kez bu kongreye aday oldu. Aslında gönlümüzdeki şehir İzmir’di. Federasyon, görece küçük ve turizm tanıtımına ihtiyaç duyan şehirlerin şansının yüksek olduğunu söylemişti bize. Izmir’in herkese mavi boncuk dağıtan belediye başkanı bizi de boncuklarla yolladıktan sonra elimiz boş kalınca haliyle biz de Istanbul üzerinde mutabık kaldık zira en azından İmamoğlu bu konuya sahip çıkar diye düşündük, çok yanılmışız. Inanın çok ama çok çabaladık. Kimsenin umursamadığı bir daireden bir yazı almamız dahi aylarımızı almıştı. O da son dakikada. O onbeş saniyelik videoyu almış olsaydık durum çok farklı olabilirdi. Ama yapmadı. Allah’ından bulsun demekten başka birşey gelmiyor elimden.
Sonra çok güzel bir şey oldu, ben devlet denilen aygıtla tanıştım. Bir sivil toplum örgütü lideri olarak gittiğim Istanbul Valiliğinden gördüğüm destek beni hem onurlandırdı hem geçmişte güçlü ve etkin kurumlarımızı yönetenlerin aslında ne gibi imkanları (iyi niyetle söylüyorum) kullan-a-madığını farkettirdi.
KONGRE HAKKINDA
2019 yılında katıldığımız kongrede seçtiğimiz Novi Sad amiyane tabiriyle turu patlatınca ibre çevrim-içi kongreye kaymıştı. Zaten iki yıldır çalışmıyorduk. Ne kadar yakın olursa olsun maliyet yüksek olacaktı, sanal kongre bizi kurtarırdı. Ama öyle olmadı, son anda hyrid kongrede karar kılındı ve apar topar Madrid’e gitmek zorunda kaldık. Bu kongrenin derneğimize maliyeti kabaca 1500 euro civarında oldu. Kaynağı sadece üye aidatları olan derneğimiz için büyük bir yük bu. Ve bizi izleyenler görecek ki biz bunu gelecek beş yıl içerisinde geri almakla kalmayacak, üzerine bir de dünya inşa edeceğiz.
NE ÖĞRENDİK?
Neyi yanlış yaptığımızı, ya da neyi ihmal ettigimizi buldum. Hani deriz ya gezmek insanı olgunlaştırır, farklı kültürleri tanımak kendini hayatta daha sağlıklı konumlandırmaya yardım eder diye. Ben bu seferde farkettim ki aslında en çok gezmesi, görmesi ve düşünmesi gereken bizler asla ama asla gezmiyoruz. Başka rehberleri dinlemiyoruz. Bundan dolayı karşılaştırma da yapamıyoruz. Kendi kendine konuşan, kendini baştan iyi olduğuna ikna etmiş insanlar gibi hep aynı turları yapıp aynı ezberleri anlatıyoruz. Belki dünyanın en eski medeniyetlerine evsahipliği yapıyoruz ama kendimizden başkasını tanımıyoruz. Bu olmaz. Böyle evrensel değerlere sahip olunmaz. Bunu öğrendik.
NE GÖRDÜK?
Aslında benzer sorunları yaşayan insanlarız. O kadar çok birbirimize benziyoruz ki.. böylesi kongrelerde tanıştığın insanlardan çok ama çok sey öğrenebilirsiniz. Ve acı ki yurtdışında bir kere dahi gitmemiş binlerce rehberimiz var. Bizim rehberlik öğrencilerimizi Türkiye’den başka (en azından) yakın coğrafya ülkelerine götürerek oralarda mesleğin nasıl icra edildiğini göstermemiz gerek. Bu ufku onlara kazandırmadan nasıl entellektuel olmalarını bekleyebiliriz ki. Hadi öğrenciyi geçtim on, yirmi yıllık rehber dahi olsanız kendinizden başka birisini dinlemeniz size çok şey katacaktır emin olun. Bende öyle oldu.
Bizim gibi insanlar var, kimi duyarsız mesleğine kimi çabalıyor yürekten. Kimi düşsen oralı olmaz kimi tutar gideceğin yere kadar elinden. Kimi suratsız nemrut gibi kimi güleç çeşit çeşit insan/rehber var. Nihayetinde demem o ki heryerde güzel ve çirkin insanlar var. Belki de aramızdaki fark sadece dil ve coğrafya onun dışında birbirimizin benzeriyiz. Yolda gruptan kopanı kollamak, zamanlama yöntemlerimizin benzerliği bu, gösterdiğimiz özen ya da özensizlik, anlatımlarımızdaki benzerlikler ya da farklılıklar.. bunları gozlemlemek çok şey katıyor insana.
Ve bir şey daha, burada el oğlunun gösterdiği ilgiyi kendi birlik başkanının göstermediğini gördük. Bunu da yazdık bir kenara çünkü o çorba soğuk içilecek vesselam.
NE KAZANDIK?
2024 yılına kadar WFTGA Tahkim Komisyonu Üyeliği kazandık. Uluslararası Işaret Dili konusunu gündeme aldırtmayı başardık. En az otuz isimle yüzyüze sohbet ve tanışma fırsatı bulduk. Yüzlerce çok değerli çözüm üretecek kontak kazandık. Bizden haberdardılar şimdi daha iyi tanıyorlar. Fakat yakındır daha yakından tanıyacak, tanıyınca sevecek ve bizimle olmak isteyecekler. Bundan adım kadar eminim. Ve bence birşeyi daha geri kazandık; kendimize olan güveni. Istediğimizde tüm dünyanın takdirini kazanabildiğimizi gördük. Daha fazlasını da yapabileceğimizi olan inancı kazandık.
SONUÇ
Bugüne kadar beni ortada bırakmayan kimseyi terk etmedim. Yanımda bir kişi bile oldukça bu yolu yürümeye devam edecek, bana güvenenleri sevindirecek, kimi meslektaşlarımı üzmeye devam edeceğim. Şimdi, ‘Esaret Yıllarında Istanbul’ projemizin kitabını yazmaya bıraktığım yerden devam etme zamanı.
Saygı ve sevgilerimle
Hasan Barış Partal
Tarih Kültür Turizm Rehberler Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
WFTGA Tahkim Komisyonu Üyesi